11 Eylül 2009 Cuma

burada ayakta duruyorum, önümden geçen bulutları seyrederek, neden acının beni hiç terketmediğini merak ederek.


zaman bana koyu bir dehliz oldu, yuttukça; içten kelimelerimle sırtıma ağırlık yapıp dibi görür gibi oluyorum. burada nefes yok, gözler zifiri ve organlar hissiz.. iki memenin ortasındaki ağırlık ve sesin yutulmuş hali beyinden doğurmaya yetiyor.karanlığa ırgatlık yapıp sesimden bir parça vererek an be an bilerek gücümü satıyordum.


al al olan parmaklarımda bana yüklenen kadim ve vahşi sessizlikte bir keramet olduğunu anlarsın, yüceliğine adımını attığın an. bu bendeki sokaklar damarlarımızla örülüdür. cevabı cevabınla değiş-tokuş edersen yosunlu nesnelerin ardını görebilir ve içindeki kristale kristale kristale kristale krista..kristale krista.. ristale.. tale.. kris.. tale.. ta-le.. -le!! erişebilirsin.


perçemlerimi kasıklarında hissettiğinde beyninin duyarsızlaşması sana dakikalar sonra üzüntüyü bahşedecektir. bah-şe.. bahh.. tir..şede..tir.. bah-şe..decek..bahh-tir! neden kokumla bedenini sabitlemeyip arınma isteğiyle kendini banyomuzdaki suya ittiğini göz ardı etmeseydin çözümleyebilecektin. elindeki güç yetmeyecek ve eksenden kayacaksın!


tekrar konuşmak, gündelik cümleler-gündelik seslerle deniz aşırı anakaralara seslenmek.. susup tekrar başlamak. susup sus..uhsus.. huuhh..s-s..suss..sssu..suhuu-s..hu-sus.sus!! tekrar konuşmak ve denizin engin durgunluğunda bir kuzgunun işi ne? sen hiçe aitsin. bizi rahatsız etmemelisin. gölgesizliğin ne demek olduğunu ben de öğrendim. o halde sana da öğreteceklerdir. sonrası var mı?


-belli değil.


izlediğimiz yolun iyice daraldığını bildikçe düşüncelerin de daralması derin biçareliktir. yaşlı hislerle üstüme yapışan, son raddesine kadar küf hissedilen bir kadın zihnimin karanlıklara kayıp gitmesine sebep. pençeleri bu kadının, kalbin attığı yerde sabit. dişi acıyınca daha çok kenetleniyor derime. tırnaklarında et parçalarım ve pıhtılaşmış kanım, hastalıklı koku..


kızıl ateşlerinde canını acıtan bir kız telaşı ve figanı; en acısından , en koyusundan. çırıl çıplak ata binişi asiliği ve asilliğiyle bütünleşmedi. iğreti bir görüntüyle çalılara ittirdi nalları, bedenini çizdirdi. bir ses duymadı kulaklar, hiç "ah!" demedi sanki.


zamanın kürkü en kalın kurşundan. kelamlarımdaki radyasyon içten çürümeye adıyor bedeni, zamansa bir yanılgı bu dehlizde. kara yaratıklara mecbur dudaklarımı zemine yaklaştırıp kafamdan bastırdı. nefesim donukluğa buharı getirdi. buharı yüzüme serpiştirdi. Freud bağırıyordu tam da kulağıma:


-bu absürd! bu absürd!

Hiç yorum yok: