23 Ağustos 2009 Pazar

kusursuz çember


the cure-love song eşliğinde yazacaklarım kulağıma fısıldandı. hemen baktım listeye ardından candan erçetin-teselli geliyormuş. sonrasında glen hansard-the hill, petula clark-downtown diye gelişiveriyor, çapraşık. neyse müzik liseteme göre ruh halimden anlayanlar çıkabilir; ama hiç de tahmin ettiğin gibi değil. ha bu arada biliyor musun odamda güneşlik denilen o tül arkasına asılmış kalın perdelerden yok. onun yerine panjurlarım var. ama halen indirmedim aşağı. oda çok loş, çok hoş. ama gözlerimi yormaya başladı.

ne diyordum ben ya. ha pazartesi işe başlıyorum.

yıllar sonra hala bugün, benim için ağlıyorsan sessizce. ne olur yapma bunu kendine, kabahat sende değil, sevemeyen kalbimde.. bok kalbimde. ben o kalbe neler yaptım haberin yok. adam asmaca oynadık, o kaybetti, ben de astım. yani yıkadım astım. çok güneşte bırakmışım ki solmuş lan.

teselli edecekse eğer itiraf edeyim; yalnızlık sadece terkedilen için değil. mutlu olacaksan eğer itiraf edeyim; yalnız kalan sadece terkedilenler değil.

amanin nedir bu şarkı! terk edilene acımakta. birini terkedip sonrasında bu şarkıyı ona söylemek, armağan etmek ne fenaca olurdu. gerçi terk de ettim ama aklıma gelmedi o ara. neyse siz yaparsınız artıkın, yaşım geçti uğraşamıyorum gönül işleriyle.

işte şimdi bavul hazırlamaktı filan başım ağrıdı. her güne bişi uydurdum aklımda, tüm özel gereçlerimi alamadım tabii. ilk önce aklıma gelen kalem kutum ve günlüklerim oldu. sonra vazeçtim. yeni başladığım günlüğümü ve de kalem kutumu aldım.


I wish I didn't have to make,
all those mistakes and be wise.
Please try to be patient
and know that I'm still learning.
I'm sorry that you have to see
the strength inside me burning.


tırnak makasımı, makyaj kutumu, küpelerimi-halhalım zaten ayağımda-, simulakra'yı, adem ile havva'nın güncesi'ni de aldım yanıma. birazdan usb'ye gerekli olabilecek dosyaları ve de müziklerimi sıkıştırıp atacağım. ipod zaten gümbür gümbür. fotoğraf makinesini de sığdıracağım umarım.

But where are you my angel now?
Don't you see me crying?
And I know that you can't do it all
but you can't say I'm not trying.
I'm on my knees in front of him
but he doesn't seem to see me

iş, staj falan fasa fiso. kendime aşık bulmaya gidiyorum. yani bu annemin içinden geçen dileği. oysa benim gözüm yok artık. yorulmak istemiyorum. mümkünse yorayım. ne kendimi kandırmak istiyorum ne de olmadığım biri gibi görünmeye çalışmak. evet evet yatakta orospu, dışarıda hanımefendi, mutfakta aşçı değilim. aslında bunların hepsi aldatmaca. aldatmaca. bu kelimeyi defalarca tekrar etmek çevik atmaca'yı aklıma düşürdü.


With all his troubles on his mind
he's looking right through me.
And I'm letting myself down
beside this fire in you.
And I wish that you could see
that half my troubles too.


deniz aşırı ülkelerde deniz aşırı kalplere girmek istiyorum. ben bir yalan söyledim. ufacıktı o zamanlar. büyüdü, büyüdü koca adam oldu. bu nasıl bir şeydir bilir misin? şüphe, doubt gibi. bu nasıl bir şeydir bilir misin? düşün ki kuş tüyünden yastığın var. apartmanın çatısına çık. bak dinle beni. bu nasıl bir şeydir bilir misin? yırt lan o şilteyi. aşağı sarkabileceğin kenara yakın yerlere git. daha da gideceksin! bu nasıl bir şeydir bilir misin? salla o yastığı aşağı doğru. bak salla, gör işte lan! bu nasıl bir şeydir bilir misin? o tüyler gibi dağılıverir o ağzından çıkan ufacık yalan lan! dağılıverir sokağın her bir yanına. bu nasıl bir şeydir bilir misin? dinle şimdi. in o monoton akıp giden soğuk merdivenlerden. yuvarla kendini aşağıya. topla lan şimdi o tüyleri, topla lan! yemedi di mi, o zaman söylemeyeceksin koçum. yalan söylemeyeceksin. kim bilir o tüyler nerelere gitti, aklın alabiliyor mu acaba senin. bu nasıl bir şeydir bilir misin lan! bilemedin, sktir git şimdi!

19 Ağustos 2009 Çarşamba

cumartesinin rengi*



hassiktir lan. o kadar bunaldım ki boş işlerle kendimi tanıyamaz oldum. böyle bir sürü pahalı kıyafet aldım ama hiçbiri bana kendimi kendim gibi hissettiremedi. ve sanırım zamanla değişmeyecek. her şey gibi. odamdaki diğer her şey gibi bu da öyle olacak. bir kütüphane var bana fazlasıyla dar, tozlu gelen ve rafları eğrilmiş olan. bir masa var odaya fazlasıyla lüks görünen, genişçe. bir ranza var üstünde bir allah'ın kulu uyumamış olan. bir çekyat var ama artık ona çekyat denmez. açtım onu ve üstüne yatağımı aldım. resmen çift kişilik oldu. çift kişilikli oldu. üzerine yattığım yer sıcak, sırtımı döndüğüm yer soğuk olan, tüm yataklar gibi. çift cinsiyetli bir yatağım var. bazı yerleri batan bazı yerleri çukurca. kendisi lacivert bir renge sahip ama üstünde çift cinsiyet barındırıyor. bazen ikisi de yanıyor bazen ikisi de donuyor. ne battaniyeler ne yorganlar aldı üstüne de bir bana yavan geldi. hiç bir pikenin daha yatağıma yaban dediğini duymamıştım. o geçen gün ki neydi öyle. söylendi söylendi gitti. bir daha da örtünmedim o üstüne rehavet çökmüş onu da benim üstüme giydiren pikeyle. attım makineye hiç acımadan, hiç acımadan kurutsun evire çevire. sonra üç yastık var burda benimle birlikte. çok ağlak oldular bunlar üç\beş ay önce. dayanamadım yüzlerini değiştirdim. ama halen rimel izlerim var. o kalıntıları niçin sökememiş o adı bozuk deterjanlar hiç anlamam. oysa yumuşatıcı da kullanmam. mutlaka bir hata olmalı bir yerlerde. bu ne sikko bir hal!




o üç yastık var ya o üç. biri çok sert ve başı dik, reflü oğlum azdığında birlikte uyuma taklidi yaparak oturuyoruz geceleri. gündüzleri geceyle örtüyoruz. hiç renk vermiyor, benden bile daha numaracı. vay be! özendim amk. öteki ortanca olanı çok yumuşak, başını koyduğun an batıveriyor yatağa. pespaye bir hali var giydirdiğim kıyafetinin ve en çok bunda var kirpiklerim. siktiğimin yastığı! küçük olan konuşlanmış duvarla yatağım arasına. aramıza giriyor, duvarı benden soğutuyor. piç yastıkım benim, böyle piç çocuklarım da var benim, öyle piç.. o duvar var ya o duvar, sikti attı beni bir köşeye. ama hiç canım acımadı. acımadı. acımadı lan işte! sonrasında biraz yüksek sesle konuşur oldum, kimse beni duymuyormuşçasına ama kendimle kandırıkçılık oynarmışçasına. şu gözlerim fettan oldu her tavana bakınca. artık tavanlarımla duvarımı aldatıyordum. duvar da bunun farkındaydı. ve ben her kırmızı rujumu tavanımla, her günahsız hikayemi tavanımla, her içtiğim yağmur suyunu tavanımla paylaşıyordum. duvardı sonuçta ne aldırış edecek. fırtına öncesi sessizliği bile yoktu ve benim küçük piçimle memnundular. onda kalmaya karar vermesi benim onu rötarsız uçuşlarımda kaybetme kaygısındanmış. yemezler genç ibne, yemezler! sen o g*tü verdin bir kere ele, bırakırlar mı?



benim adım nefes.

bir elimde kızlığım duruyor, garip huysuz

öbür elimde yetişkin bir günışığı




*soluk.

15 Ağustos 2009 Cumartesi


sonra ne mi oldu?


boşver.


bu bir bombaya bağlı olmak gibi bişeydir!


12 Ağustos 2009 Çarşamba

april passed with miss february..


Gökte ki bembeyaz bulut. Orada kaskatı donup beni gözetlemesinden korkuyorum. Lakin hareket de etmiyor. Hafifçe tepeme doğru gelmesini, başımın üzerinden kayıp başka bir kente gitmesini diliyorum.


Doğru dilek tutmak lazım. Geçen sene ağabeyimin komadayken


"Bir tek yaşasın da gerisi mühim değil Allah'ım!"


dileğini annemin hiç tutmamasını isterdim. Evet yaşıyor ve evet sadece yaşıyor. Ben de severdim ağabeyimi. Öfkem sevgimin önüne geçince pes ettim. Sevmek ablamın da dediği gibi çok özveri isteyen bir iş. Hiçbirşey yapmadan sevilebilirsiniz; ama hiçbirşey yapmadan sevemezsiniz.


ağabeyime;



Asla gitmemen için elimden geleni yapmayacağım
Dibime vuracağız birlikte
Çember olup yutacağız beni

ben kendi içimde
sen benim içimde

yutulacağız sayemde


içeceğiz beni
benim sol avucumdan
senin ayak parmaklarının arasına
kayacağım

birer yudum ben'den alacağız
asla sen olmayan
asla ben tadı vermeyen


yüzümüzü burkmayacak bir tat
hiçbir etkisi olmayacak bize
korkutmayacağız da dünyayı


belki altımıza işeriz de
yine biz temizleriz
kim bilir



Dibime vuracağız birlikte
şarkı olacağım kulaklarımıza
sen yine beni jenny wren diye söyleyeceksin
kız kardeşim için..
diyeceksin gözlerime


son tınıma kadar
kusacağız beni senden


dur,
şimdi ben,
beni ittiğin o merdivenlerden hangileri hangi kemiğimi kırmıştı,
hangilerinin izi bu yaralara sebep
bilemeyeceğim.
binlercesi arasından
sol kaburgamın üstündeki izi
hangisi bıraktı tahmin de edemeyeceğim.


ve bana geçmiş oldu,
çok oldu..

10 Ağustos 2009 Pazartesi

And then she'd say, it's Ok, I got lost on the way ..

neden ben her müzik sesini açtığımda kulağıma inceden bir ezan sesi bulaşıyor. bu nereden geliyor bilmiyorum ama bana çok acı bir vicdan sesi armağan ediyor.

ben kendimi inanmıyor olarak bilirdim ama müzik açtığımda diyorum ya işte.. ne kadar da bağnazca geliyor ilk başta bu. sonra kendime yedire yedire kendime anlatıyorum, din hocalarım bir bir aklımdan geçiyor ve kendime göre en iyisi müziği kapayıp etrafı usulca dinlemek. ha ezan sesi yok devam. hocu mu oluyorum yoksam cidden ezan lan, kes kes.

ortaokuldaki bacaklara düşkün din hocacığımız derdi ki offfff siktir et ya ne din hocası ne müziği ne ezanı yaa. sikertti beynimi bu yazılar sen de o da hepiniz. sıkıldım artık bu blog işinden. neden böyle hissediyorum anlamadım. yo yazmak zorunda hissetmiyorum. nerde o eski bayramlar diye sikko bir cümle daha bilmiyorum.

(Konu Yok)

ayşekadIn: ahaha

alibeyamca:kabul mü

aysekadIn:beni daha tanımıyorsun bile!

alibeyamca:beğeniyorsan beni gel beraber kaçayım yıldızlara :D gerek yok tanımaya uzun ve saçma işler tanırım nasıl olsa aç kollarını ben geliyorum :)
aysekadIn: asfşkhldi : ) sen aç kollarımı madem istiyorsun çaba göstermen gerek kendince
alibeyamca:senin niyetin varsa açarım sorun değil :D o da kolay geliyorum kollarına güzelim artık önce kollarından başlarım :)gözlerini kapat ve sıkı tut beni, ve kollarının sıcaklığına göm beni :)
aysekadIn: ahaha kafan mı iyi senin
alibeyamca: niye lan sana sulanmam için kafamın iyi mi olması gerekiyor :)
aysekadIn: : ) sulan sulan bir yere kadar di mi, eğlence faslı bitsin artık diyorum
alibeyamca:bitsin işte direkt aşk safhasına geçelim :)
aysekadIn:ben aşık olmam ki ne seni kasayım ne kendimi
alibeyamca:aa bende ne rastlantı :D
aysekadIn:hem bana benzeyenlerden de pek haz etmem
alibeyamca:ben kroyum kızım asarım keserim ona göre :)
aysekadIn: : ) öyle olmadığını bilişiyoruz

alibeyamca:ne olduğumu biliyorsun peki :)
aysekadIn: : ) eskaza kendini bulmuş biri gibisin. tanıdık tanımadık herkesi gözün bir şey görmeden, kulakların bi fısıltı duymadan eleştiriyorsun. bundan da haz alıyorsun ama o duygular beslemez adamı. :) senin başka hazlar araman gerekli. illa ki yalnız, mazoşist ve de kendine yabancılaşmayı seven ve herkesle olduğu gibi kendinle de arana mesafe koyarak yaşaman gerekmez. yani ben bu görünen senden pek haz etmedim. etrafındakileri bilemem. sen de bundan pek hoşnut değilsin şekerim.:) bu aradaki mesafen tamam buzlu yollar ama yaklaşmak için illa ki o yollar dan geçmen gerekmiyor. az daha insancıl.
alibeyamca:niye lan seni tanımıyorum ama eleştirmiyorum :) hem hoşlanıyorum :)
aysekadIn:beni eleştirmen gerekmez, ben kendimce değerlendirme yaptım. kabul etmiş gibisin
alibeyamca:fazla iddialı yazdın bide :P kabul etmek değil
aysekadIn:duygusalım dedim bu gün
alibeyamca:insanları olduğu gibi kabul ederim sen beni öyle görüyorsan diyeceğim bir şey yok
aysekadIn:ahahah bir diyeceğin yok mu cidden
alibeyamca:duygusalsın, diyemem :D şimdi kalbin kırılır, olmaz, cık hepten kaçırırım seni :D
aysekadIn:ben senden çok uzaktayım zaten görmüyor musun bunu
alibeyamca:niye görsün umrumda değilki :)
aysekadIn:peki travis.

alibeyamca:ehehe bak güzelim seni beğeniyor muyum, evet gerisi önemli değil zaman yoluna koyar her şeyi :)
aysekadIn:ahaha bana ilişkinin ortasındaymışız gibi konuşuyorsun - beni neden beğeniyorsun?
alibeyamca:ilk önce yazdıklarından zekice, sadece yaşadıklarını anlatsan bile zekice hoşuma gidiyor bu yazdıkların ve yaşadıkların sonra güzelsin resimdeki sensen eğer
aysekadın:benim lan benim, korkma
alibeyamca:blogun altında müzik koyuyorsun
zevklisin aynı zamanda şimdi sen düşün

benim yerimde olsan
senin gibi birini istemez misin





aysekadIn:istemem açıkcası ben aptallardan hoşlanırım

alibeyamca:zevksiz nolcak :D
aysekadIn:zekiler fazla çekilmez oluyorlar bir eve bir tane yeter onlardan
alibeyamca:aptallar kolay istemiyorum bana sen gereksin :) sıradan erkek gibi düşünme benim gibi düşün istemez misin kendini :)
aysekadIn:ama sen de en az benim kadar sıradansın ben afife piri değilim ki
alibeyamca:ehehe o kadar değil ya az biraz daha üstü :) normal olmadığıma inanıyorum en azından :)
aysekadIn:normal olduğunu düşünmüyormuşsun.. eh bu da anormalliktir az da olsa.
alibeyamca:tamam lan, duygusal bi anını yakalamışken seni kendime saklayım dedim :P cık, ikna edilemez, isteksiz biri, pehh :P
aysekadIn:benim gerçekten sıradan olmadığıma inanmak dışında bilseydin(ki bilirsin normal olanlar inanmanın dışında bilmek isterler) duygusal bir anımın da normal olmadığını anlardın.
alibeyamca:tahmin ediyorum, bu işin başka bir yönü ben sana hep asılıyorum zaten :)
aysekadIn:bunu söyleye söyleye kendini de inandıracaksın
alibeyamca:yok, kendi yalanıma kendim inanmam :)
aysekadIn:hah bak bu iyi birşey
alibeyamca:ama inan, senden hoşlanıyorum :) iyi tabi :) neyse ya, nedir seni duygusal kılan gerçek
aysekadIn:bilmiyorsun ki bu konuştuklarımın altını kazsan çok yüzeysel bir kalp ve yine çok yüzeysel bir beyin var. bir şarkı, bir şarkı beni duygusallaştırdı ama kurtulamıyorum bir türlü, uzun zaman da oldu
alibeyamca:hangi şarkı, yahu işte bilmek istemiyorum, yüzeysel bi kalp ve beyin bana ne :)
aysekadIn:tamam, kolayı var bahsetmem şarkıyıyı yollayayım mı yoksa adı : (hezuezhlje)
alibeyamca:ben gördüğümden memnunum, memnun olmadığımda da sen çeker gidersin zaten gerisi mühim değil, duymadım hiç
aysekadIn:soru sordum
alibeyamca:yolla şimdi dinleyemem ama sabah dinlerim
aysekadın:orasını sen düşün; (hezuezhlje)yi gönderdim.
alibeyamca:ee, senin tipin ney, çok üst düzey bir zeka mı :)
aysekadIn:yalnız uzun zaman alıyor göndermesi, ahaha onu kim dedi? yemiş seni
alibeyamca:sen dedin, bana benziyorsun dedin kendini tarif ederken yüzeysellikten bahsettin
aysekadIn: : ) bana benzemen sıradanlıktı ötesi değil
alibeyamca:hmm yani şöhretli biri lazım sana eheheh :)
aysekadIn: : ) şöhretli derken? demiştim görecelilik çok boktan
alibeyamca:ee tekrar sorayım senin tipin ney :) yani sormak da saçma, bana ne aslında yazmasan olur tüm ümitlerimi yitirmiş biri olarak nikah masasını dinlemeye gönderiyorsun beni başka bir odada alacağın olsun :)
aysekadIn:merakını bir kenara itmeye çalışıyorsun olmadı

alibeyamca:yok madem niyetin yok, önemli değil yani hangi tiplerden hoşlandığını mı düşüneyim :)
aysekadIn:ahaha madem yok ne enerji+zaman ikilisi kayba uğraşsın eh anacım sen de haklısın insanoğlu, üremekten başka ana amacı yok

alibeyamca:hedefe varmayan gerçeğin önemi yoktur
aysekadIn: : ) bence var travis bence var.

alibeyamca: işime yaramaz kollarını bile açamıyorum daha ne :P mesela benimle ilgili bir şey öğrenmek istemiyorsundur çünkü ilgini çekmiyorum yani o yüzden seninle ilgili bir şeyleri öğrenmek de saçma, ilgimi çekse bile :)
aysekadIn:bak bu konuşma sadece senin hormonlarının seviyesinde oldu :) oysa olayıma daha başka bakabilseydin, demem o ki üremeden sıyrılsaydın konuşacak çok fazla şeyimiz olurdu. bu dediğim de "keşke" ye giriyor o da bu evde yasak.
alibeyamca:hahaha :) bak senin önyargıların var :) sadece üremeye odaklandığımı sanıyorsun konuşacak çok fazla şeyimiz vardır, doğrudur, ama sonuçta elde edilen tek şey bana siktir git demen olacak, biliyorum çünkü, çünkü sıradanım, bunu ben de biliyorum :)
aysekadIn:en az benim kadar travis.. benim kadar.
alibeyamca:daha fazla :) senin bir hayalin var en azından :) hem madem benim hormonlarım seviyesinde oldu, senin hormonların seviyesine indirelim bunu :)
aysekadIn:ahaha :)
alibeyamca:senin hormonların ne seviyede :)
aysekadIn:aslında seninkiler kadar dizginlenmemiş değil, sadece bir mide bulantısı diyelim. sonra herşey geçiyor.
alibeyamca:ehehehe :) diplerdeymiş desene :D
aysekadIn:ahahhae bilmiyorum travis, şu ara hiçbirşey bilmiyorum öyle bunaldım ki aynı günleri tekrar tekrar yaşamaktan
alibeyamca: :) bu konuda yapabileceğin tek şey kitap veya film en azından konu değişir
aysekadIn:şu ara beş parasızım film alamam zaten ondan da sıkılıyorum en kültü bile olsa 3 kitap var elimde 2si yarım; yolculuk yaparken 1ini, evdeyken diğerini okuyorum. aslında için için okumak istediğim öteki
alibeyamca:bu da işte dönem dönem, bazen film izlemekten, bazen kitap okumaktan, bazen ikisinden birden sıkılıyorsun o zaman bol bol uyuyorsun
aysekadIn:ahahahah 5 saat evet döne döne
alibeyamca:işte o zaman, birden bire, tüm can sıkıntılarını bir anda silen birini görürsen eğer, ki bu durumda bu benim için sensin, değişik biri yani, sıkılmıyorsun ta ki o senden sıkılana kadar :)
aysekadIn:evet şu an bu kadar konuşmayı yapmam benim senden sıkılmadığım anlamına geldi
alibeyamca:yani çık dışarı sana asılan birini bul, sıkılana kadar idare et :)
aysekadIn:o da mevcut ama nasıl anlatsam atalet nedir bilirsin? işte ondan, su içmek istiyorum kalkıp almak istemiyorum ve bana bir bardak su getirseler burnumu kıvırıyorum

alibeyamca:depresyon, hafif yollu sadece beklentinin yerine gelmesi veya gelmemesi bozar bu döngüyü sıkma canını, eylüle bir şey kalmadı :)
aysekadIn:eylülde gitmiyorum en azından eylülde iş başlıyor sana birşey söylemek istiyorum
alibeyamca:söyle
aysekadIn:arkadaşım kimle konuştuğumu merak ediyor, travis ile dedim tanıyor musun? yok dedi. tamam dedim gönderirim ne konuştuğumuzu fakat bitsin muhabbet öyle; çünkü nereye kayacağını kestiremiyorum, çok değişken konuşuyoruz dedim yollamam senin için sakıncalı mı?
alibeyamca:sana asıldığımı öğrensin, sorun değil :) belki seni ikna eder :D
aysekadIn:ahaha dedi zaten asılıyordur diye evet dedim hem de bunu bağırarak söylüyor, sana asılıyorum diye
alibeyamca:en azından dürüstmüş demedi mi :D
aysekadIn:demedi yaşlıdır dedi
alibeyamca:demesin :D o neden lan, yaşlıdır?
aysekadIn:senle uzun zamandır konuştuğumu farketti anladığını sanıyor beni, ondan
alibeyamca:anlıyor muyum seni sence :) (bu arada, yaşlı değilim)
aysekadIn:ahahahha!!

9 Ağustos 2009 Pazar

'' i don't know..if we each have a....destiny...ow if we're all just floating around accidental-like on abreeze.. .but i-i think..maybe it's both get happening at the same time...''

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Sesini kimseye duyuramayan Dorothy kafasını bir yere çarpar, bayılır ve: Oz Ülkesi'ne hoşgeldiniz dostlar!


3:10 ya 3:10! ve ben halen uyumadım. sabah yine göz altlarım çökmüş ve kararmış bir şekilde kendime aynadan bakarak lanet edicem. her zaman hayatta bir şeye bağımlı veya vazgeçemeyen insanlardan olmamayı istemiştim. ama karpuz yata yata büyür, hiçbir çaba göstermedim. şimdi de kalkmış laf ediyorum boktan halime. ulan şu hayatta kendine bi' hedef seçip etrafında dolandın mı diye sormazlar mı adama? sorarlar lan. billa sorarlar.


ben gördüm geçende sorarlarken. neyse bize ne. biz kendi sıramızı savalım geçsin gitsin. bi paket dört damlalı orkid, üç-dört tane 2si1 arada ve bir de ipod işimizi görür. ama görmüyor işte. olmuyor. ben çok değil, oz büyücüsü'nün kitabını istemiştim yalnızca. çünkü o benim ilk okuduğum kitaptı ve karakterlerinin hepsi bendim. çünkü yaşadığım yerde de sürekli hortum çıkıyor ve ben hepsinde yolumu kaybediyorum. ama bana yardım edeceğine inandığım bir büyücüm yok. inansam da öyle biri yok. zaten dorothy'e de yardım etmiyor. sağolsun orda da kendimizde olanları her zaman göz ardı ettiğimiz gerçeğini yüzümüze vuruyorlar ve gümüş pabuçlarını kullanıyor benim kız. kendinde olan birşey yani. anlarsan.


dorothy yıllarca en sevdiğim isim olarak bende yer etti. tüm barbi bebeklerimin adı dorothy idi. sarışın dorothy, esmer dorothy, zenci dorothy, ...


korkuluk da bendim, evet. çünkü kendime beyin aramakla geçti bütün yaşantım ve halen geçmekte. aynen senin gibi. ne kadar sıçsam da hayatımın içine, ne kadar etrafa bulaştırsam da huzursuzluğumu; önüme dünyanın gelmiş geçmiş en yüce akıllarını koysalar da yine kendiminkini seçerdim. insan olmanın verdiği bencillik mi dersin, bildiğin yoldan şaşmama mı dersin ne bok dersen de. ben yiyorum o boku ve napalım. öyleyken böyle..


kalp de aradım ya ben yıllarca. ne sikim bi şeymiş. sonra bıraktım onla ilgili olan herşeyi. dedim teneke adam olmak iyidir. ama bunu farketmedi teneke adam ve sahip oldu bir kalbe. o da bulacak belasını çok geçmeden, verecekler eline haberi yok.


cesaret arayan korkak bir aslana gelince.. aslında onun cesareti bir yerlerde araması da ilginç. kendine bakamayacak kadar kendinden korkuyor. tüm mesele bu. çünkü ondaki o cesaret kendisini bile korkutuyor.


ah oz büyücüsü.. onca sarı yol takip ettik, onca engelleri ağaç keserek aştık ama sen çözümü yine bizde ortaya çıkardın. acıyı hissettirecek bir kalp, doğru yolu bulmaya adanacak sefil bir beyin ve asla herşeye yetebileceğine inanmadığım cesaret yükledin bana. biliyorsun kazanan yine sensin. bunlara sahip olan ben ise sanırım 1-2 gr fazlalaştım. ötesi değil.


halbuki sana hiç doğunun veya batının cadısından söz etmedim. aslında onlar da sensin. içimizde en yücemizsin karanlıktan korksan ve kötülük yapa yapa kanın kurumuş olsa bile. hep sana özendim. hatta filmini ilk izlediğim zamanda denedim biliyor musun? üzerime bir bardak suyu döktüm ve eriyip kaybolmayı çok diledim. erimedim, dolayısıyla kaybetmedi beni bir bardak su. yalnızca her yağmur yağdığında ben şemsiye kullanmadım ve aklıma doğunun büyücüsü olmak geldi. hep de gelecek biliyoruz. ama benle birlikte kaç kişinin daha? onu bana bi söyleseydin..

ps: piç judy garland, çok güzelsin. söylediğin şarkılar da beynimi sikmedi. sesin de oldukça şahane!