23 Ağustos 2009 Pazar

kusursuz çember


the cure-love song eşliğinde yazacaklarım kulağıma fısıldandı. hemen baktım listeye ardından candan erçetin-teselli geliyormuş. sonrasında glen hansard-the hill, petula clark-downtown diye gelişiveriyor, çapraşık. neyse müzik liseteme göre ruh halimden anlayanlar çıkabilir; ama hiç de tahmin ettiğin gibi değil. ha bu arada biliyor musun odamda güneşlik denilen o tül arkasına asılmış kalın perdelerden yok. onun yerine panjurlarım var. ama halen indirmedim aşağı. oda çok loş, çok hoş. ama gözlerimi yormaya başladı.

ne diyordum ben ya. ha pazartesi işe başlıyorum.

yıllar sonra hala bugün, benim için ağlıyorsan sessizce. ne olur yapma bunu kendine, kabahat sende değil, sevemeyen kalbimde.. bok kalbimde. ben o kalbe neler yaptım haberin yok. adam asmaca oynadık, o kaybetti, ben de astım. yani yıkadım astım. çok güneşte bırakmışım ki solmuş lan.

teselli edecekse eğer itiraf edeyim; yalnızlık sadece terkedilen için değil. mutlu olacaksan eğer itiraf edeyim; yalnız kalan sadece terkedilenler değil.

amanin nedir bu şarkı! terk edilene acımakta. birini terkedip sonrasında bu şarkıyı ona söylemek, armağan etmek ne fenaca olurdu. gerçi terk de ettim ama aklıma gelmedi o ara. neyse siz yaparsınız artıkın, yaşım geçti uğraşamıyorum gönül işleriyle.

işte şimdi bavul hazırlamaktı filan başım ağrıdı. her güne bişi uydurdum aklımda, tüm özel gereçlerimi alamadım tabii. ilk önce aklıma gelen kalem kutum ve günlüklerim oldu. sonra vazeçtim. yeni başladığım günlüğümü ve de kalem kutumu aldım.


I wish I didn't have to make,
all those mistakes and be wise.
Please try to be patient
and know that I'm still learning.
I'm sorry that you have to see
the strength inside me burning.


tırnak makasımı, makyaj kutumu, küpelerimi-halhalım zaten ayağımda-, simulakra'yı, adem ile havva'nın güncesi'ni de aldım yanıma. birazdan usb'ye gerekli olabilecek dosyaları ve de müziklerimi sıkıştırıp atacağım. ipod zaten gümbür gümbür. fotoğraf makinesini de sığdıracağım umarım.

But where are you my angel now?
Don't you see me crying?
And I know that you can't do it all
but you can't say I'm not trying.
I'm on my knees in front of him
but he doesn't seem to see me

iş, staj falan fasa fiso. kendime aşık bulmaya gidiyorum. yani bu annemin içinden geçen dileği. oysa benim gözüm yok artık. yorulmak istemiyorum. mümkünse yorayım. ne kendimi kandırmak istiyorum ne de olmadığım biri gibi görünmeye çalışmak. evet evet yatakta orospu, dışarıda hanımefendi, mutfakta aşçı değilim. aslında bunların hepsi aldatmaca. aldatmaca. bu kelimeyi defalarca tekrar etmek çevik atmaca'yı aklıma düşürdü.


With all his troubles on his mind
he's looking right through me.
And I'm letting myself down
beside this fire in you.
And I wish that you could see
that half my troubles too.


deniz aşırı ülkelerde deniz aşırı kalplere girmek istiyorum. ben bir yalan söyledim. ufacıktı o zamanlar. büyüdü, büyüdü koca adam oldu. bu nasıl bir şeydir bilir misin? şüphe, doubt gibi. bu nasıl bir şeydir bilir misin? düşün ki kuş tüyünden yastığın var. apartmanın çatısına çık. bak dinle beni. bu nasıl bir şeydir bilir misin? yırt lan o şilteyi. aşağı sarkabileceğin kenara yakın yerlere git. daha da gideceksin! bu nasıl bir şeydir bilir misin? salla o yastığı aşağı doğru. bak salla, gör işte lan! bu nasıl bir şeydir bilir misin? o tüyler gibi dağılıverir o ağzından çıkan ufacık yalan lan! dağılıverir sokağın her bir yanına. bu nasıl bir şeydir bilir misin? dinle şimdi. in o monoton akıp giden soğuk merdivenlerden. yuvarla kendini aşağıya. topla lan şimdi o tüyleri, topla lan! yemedi di mi, o zaman söylemeyeceksin koçum. yalan söylemeyeceksin. kim bilir o tüyler nerelere gitti, aklın alabiliyor mu acaba senin. bu nasıl bir şeydir bilir misin lan! bilemedin, sktir git şimdi!

Hiç yorum yok: