4 Mart 2012 Pazar

kendimi yeterince sevemedim ben, zorunda mıydım..

başım ağrıyor. canım sıkkın.

canım sıkkın'ı kim buldu allah aşkına? bu hissi böyle elini şöyle bir sallar gibi mi, rahat mı, suyun içindeki saçların dalgalanması gibi mi ifade eden o adam kim? aklından neler geçince sıkılırsın? hiçbir şey geçince mi, her şeyin aynı anda üşüşmesi halinde mi, üşüşenlerin canına batıp da geçirmesi halinde mi? hangi halde lütfen buna bir netice verelim. olmadı mı, yeni ifadeler arayalım. bizzat üstlenirim, ansiklopedik de düşünürüm bir yere varacaksak. sağ el - sol el diyagramı gibi her şeyi sıralarım ince ince, bir bir. iş akışını çıkarırım ama his bu, hepsini tanımlayamam ki. sonra bakarsın tüm süreçlerin yanındaki ifade A-Sıkılma B-Sıkılma C-Sıkılma D-Sıkılma E-Sıkılma F-Sıkılma ...


bu iki gün çok insanla tanıştım, çok konuştum, çok yazdım... ben ne ara sosyalliğe adım attım? ya da atmadım? insanlarla konuşmak sosyalleşmek demek değildir. insanlarla konuşmak insanlarla konuşmaktır. hiç ilgimi çekmez. kelimeler onları dillendirenlere pek itaatkar değiller, bunu farkedince konuş, konuşma hoş. ama yazmakta daha iyiyim, öyle ustayım ki hesapsızca yazmaya; bıktığınız bile olur inanır mısınız...


lütfen kimseye afferin demeyiniz. o afferin diyen merci asla bir insan değildir. olamaz yani bunu benden daha önce düşünmüş olmalısınız?


ben sanıyordum birinin 'bir de Deniz'i göreyim ölmeden' haberi bana asla gelmez. geliyormuş. yarın cenazesine gideceğim umarım, keşke ölüm bana bir şey hissettirseydi. bir şey öbeği tek şeyi anlatıyorsa ayrı, bir çok şeyin anlamını ifade ediyorsa bitişik yazılır. işte bu ve bundan önceki o cümlede bir şey dedim ya; yani ufacık, taşın unufak olmuş tek-bir toz hali kadar hissi bende vuku bulsaydı.. buna sevinirdim ama bence siz sizde var olan bu hissin var olmasından ötürü sevinmiyorsunuz.


çok zavallı biriyim. ama hayatımda ezik kelimesinin geçtiği ve anlamlı bir yeri parsellediği bir cümle dahi kurmadım. bana göre o cümlelerin sahibi vahim durumlarda arkadaşlar. kimse adına üzülmüyorum, biri ADINA bir şey hissedemem; bu çok saçma olur.


içini ferah tut ne demek tanrı aşkına!!?? böyle saçmalıklarla uğraşacağınıza Duygum dedi ki dudağın köşesi, yanakla birleştiği yer; oranın neden bir ismi yok ki? önemli bir bölge orası. ona bi isim?

bence dudak dediğimizin kanatları var. yani anlayın işte çok ince dudaklardan bahsetmiyorum. ahha komik oldum! görmeyin beni!

bir gün beni biri görecek diye çok korkuyorum. beni görüp de peşime düşecek, hislenecek diye ödüm kopuyor. kimseye de şans vermiyorum zaten, kendi yarattığı şansı da başına çalıyorum.. sonra kızlarla toplanınca genel beklentiye ayak uydurmak için (ayak uydurmak da ne allah aşkına?? nelere kafa yormuşsunuz..) evet yaa olsa iyi olurdu filan diyorum. hadi ordan. aseksüel olmayı daha da araştırmalıyım.

şu da var ki içinde dokunma geçen her şeyi çok severim. ürperme... (mastar değil olumsuzluk eki!)


yarın hava nasıl olacakmış? sorusunu her zaman bir insana sorun. eğer cevabında size kendi havasından bahsediyorsa ona naif hisler besleyin, ben bile çok severim o insanı. ona `karşı` demedim dikkat et..

teoman müziği bırakmasaydı... diye kafa yormuşluğum var.

bana benzeyen yani hissetmekte zorluk çeken dostum beyefendi, psikologlara gitmiş, gittikten sonra birini bitirmesine rağmen 2. üniversitelere girmiş, işte sosyalliğe kendini vurmuş(sorunu sosyalleşememek de değildi ama..) filan.. sonra bi baktık sosyallik face'de daha çok zaman geçirmeymiş meğer.. ben de dalga geçtim 'naber la sosyal insan?' diye sonra 'becerebildin mi?' dedim 'biz etrafımızda ne kadar çok insan olsa da hep asosyaliz' dedi. ben de dedim ki bi tane daha öpim mi?, o da: sulu öp ama bu sefer. ben de: selpak yok, neyle silicen-kolunla mı pis, dedim. o da sivitşörtümün ucuyla, dedi. tamam gel, saat yaparız, dedim. sol kolunu uzattı, salak dedim getir yanağını öpcem. duvar saati mi yapcan diyor. güldüm. HAYIR TIMELINE!! dedim, gülüştük.