15 Temmuz 2011 Cuma

saçıma dokunma*








"saçıma dokunma" diyorsun masal saçan bir sesle.*
ekmek gibi dilimlediğimiz yatak sarılmış bize,
bırakmak istemiyor.
kasıklarını öperken "saçıma dokunma" diyorsun;
dilimde gezdirirken seni,
"saçıma dokunma, n'olur"...
kapısı açılan bahçene girerken bir daha, bir daha
anılar dökülüyor göksarmaşıktan.
ikimiz de biliyoruz;
bir çözsem saçlarını,
bir daha söz etmeyeceğiz ayrılıktan.
saatlerin saçları olsaydı sevgilim,
bu kadar hızlı geçip gider miydi zaman?
ah sevgilim, ne diyecektim ben sana?
aç pencereyi ve dışarıya bak
son gecemizde kar altında kuğular.


şiir: Akgün Akova
tablolar: Iman Maleki
1. tablo: a girl by the window
2. tablo: sunlight

8 Haziran 2011 Çarşamba

'ben çıplağım, çıplağım, çıplak'

"
...
yapamazdım artık yapamazdım
yolun inkarından geliyordu ayak seslerim
ve umutsuzluğum daha büyüktü ruhum direncinden
ve o bahar o yeşil evham
penceremin önünden geçen
gönlüme
"bak" diyordu
"yol almamışsın hiç sen, batmışsın"

"

yeşil evham
füruğ ferrruhzad

29 Mayıs 2011 Pazar

aynaya yazılan rujlu yazılar

"bilir misiniz, rüyada insanlar birbirlerinin gözlerine bakamazlar.





ve bakarlarsa çok ıstıraplı olur. derhal uyanırlar.




bence bu ferdiyetimizin kaba ve satıh tarafından kurtulma, birbirimize karışmaktan korkmamızdır.


bir nevi içten çalışan vicdan azabı."

Tanpınar, A Hamdi


10 Mayıs 2011 Salı

ve

olumlu geçen bir iş görüşmesinin dönüşünde

saat 11:00 sularında,

eskimiş asfalt mavisi nasıldır bilirsiniz,

öylesine bir mavinin üzerinde

sokaklarda birkaç pisi pisi bile yokken,

perdelerin arkasındaki insanlığın bedeni uyandırılamamış

ve

yüzü daha mahmurluğun ağırlığındayken gözleri yarı aralı, ben

zindeliğin ayıklığında

evimin perdelerinin arkasındaki kendi insanlığıma

elimde anahtarım,

omuzumda yeşil bir çanta,

üzerimde kısa bir ceket ile daracık keten bir siyah pantolonun içinde

kıvırta kıvırta kıçımı,

yürekten gülümseyerekten yaklaşmayı

yerinde buluyorum, naif.

tanrım!

yalnızım sevimliyim ve.

20 Şubat 2011 Pazar

illusions and traces

duygular tehlikelidir, farketmezsin;

ama bumerang gibi

sana dönebilir

o’na umarsız(ca) attığın

her tohum.

15 Şubat 2011 Salı

babı-ali dedikodusu

istiyorum ki içimdeki cenk son bulsun.
ve
`benim gibi sonsuz bir at,
hiç koşmuyorken de attır.`
ve
`-şey... tekrar görüşebiliriz, biliyorsun değil mi?
-erkek arkadaşım var.
-olmasa şaşırırdım. önemli olan onun olduğunu bilmemiz luli.`
ve
cenk, sen beni etki-liyorsun,
yedirmiyorsun birşey.
fark ettirmedim ama sana yine yenildim.
anlatamadığım şeyler var,
şimdi onları yazmaya çalışıyorum.
epey yüklü bir gündü.
yalnız ;
mezarı hak etmem için insanlığımın hangi erdemini öne çıkarmam gerekiyor?
mezarı hak etmen için insanlığının hangi erdemini öne çıkarman gerekiyor?
savaşmalı mıyız?
öpüşlerimiz...
evet.
mutlu bir rastlantı sonucu yarı aralık duran bir kapıdan...

10 Şubat 2011 Perşembe

gizli savaşlar

"...belki de bunu psikanalitik etiğin bir düsturu, Lacan'ın ünlü "arzusundan vazgeçme" düsturunun bir öznelerarası ilavesi haline getirmeyi göze alabiliriz: ötekinin fantazi mekanını herhangi bir biçimde ihlal etmekten mümkün olduğunca kaçın, yani ötekinin "tikel mutlağı"na, kendi anlam evrenini mutlak bir biçimde kendine özgü bir yoldan düzenleyişine mümkün olduğunca saygı göster. böyle bir etik ne imgeseldir (mesele komşumuzu kendimizmiş gibi, bize benzediği sürece, yani onda kendimize dair bir imge gördüğümüz sürece sevme meselesi değildir) ne de simgesel (mesele, ötekine, simgesel özdeşleşmesinin, bizimle aynı simgesel cemaate ait olmasının -biz bu cemaati mümkün olan en geniş anlamda tasarlarsak ve "bir insan olarak" ona duyduğumuz saygıyı korusak bile- ona verdiğimiz haysiyetten dolayı saygı gösterme meselesi de değildir). ötekine bir "kişi" olma haysiyetini veren herhangi bir evrensel-simgesel özellik değil, tam da onun "mutlak biçimde tikel" olan yanı, fantazisi, asla paylaşamayacağımızdan emin olduğumuz parçasıdır. Kant'ın terimleriyle söylersek: ötekine her birimizin içinde bulunan evrensel bir yasadan dolayı değil, nihai "patolojik" çekirdeğinden dolayı, her birimizin "dünyamızı" mutlak ölçüde tikel bir biçimde örgütlememizden dolayı saygı gösteririz.

iyi ama psikanaliz işleminin amacı, tam da analiz edilen kişinin temel fantazisinin temellerini sarsmak, yani öznenin (simgesel) gerçekliğinin son dayanağı konumundaki temel fantazisine karşı bir tür mesafe kazanmasını sağlayan "özel mahrumiyeti" yaratmak değil midir? o halde psikanaliz işleminin kendisi, incelikli, o halde çok daha acımasız bir aşağılama yöntemi, öznenin ayaklarının altındaki zemini çekme, onu bütün keyfinin onlar etrafında kristalize olduğu o "ilahi ayrıntılar"ın nihai hükümsüzlüğünü görmeye zorlama yöntemi değil midir? simgesel düzendeki bir kusuru, bir tutarsızlığı maskeleyen bir "yalancıktan inanma" olarak fantazi, her zaman tikeldir - tikelliği mutlaktır, "dolayıma" direnir, daha büyük, evrensel, simgesel bir mecranın parçası haline getirilemez. bu nedenle ötekinin fantazisinin haysiyetini, ancak kendimizinkine karşı belli bir mesafe takınarak, fantazinin nihai olumsallığını yaşantılayarak, onu herkesin kendine özgü bir tarzda kendi arzusunun çıkmazını gizleme biçimi olarak kavrayarak anlayabiliriz."

metis yayınları

Slavoj zizek

Yamuk Bakmak

9/biçimsel demokrasi ve iç huzursuzlukları

bir fantazi etiğine doğru

fantazi mekanının ihlallleri

s.209-210

30 Ocak 2011 Pazar

nadide saçmalar*

"Behram' ın şarap içtiği orman köşkünde
Bir tilki yavrulamış, bir ceylan keyfinde.
Ömrünce yaban eşeği avlamış Behram:
Mezar da Behram' ı avlamış günün birinde."
Bazı oldu dalga geçtim, sindiremedim yazdıklarını beyefendi. Tuhaftı. Sinsiydi. Ne var ki;
cennetin sokakları senin ile benim,
senin ile benim için..
*işin keyfi bu.