29 Ocak 2010 Cuma

colorful bubbles

benim bu duygularım ve bunlara vücud veren, ben yaşadıkça-değirmenlerde- mütemadiyen var olacak olan, gerçeküstü ve cezbedici rayihaya sahip bu hayal dünyamın bende oluşturduğu hissiyata hangi kelimecik veya kelime grubu ifadeden yoksun kalmadan sese gelebilir?

ifade etmek istediğimden fazla,

ifade etmek istediğimden az,

ifade etmek istemediğimden fazla,

ifade etmek istemediğimden az..


yoksa siz ne söylediğinizin farkında değil misiniz?


efendim size, gereken nedir?


h-

ayır.

14 Ocak 2010 Perşembe

güçlü olanın aynı zamanda narin de olması

"akıl" olmazsa olmaz koşuludur insan olmanın.



nasıl?

akıl bir koşul mudur insan olmak için?

akıl her insanda zaten vardır. bunu sanki hiç mi hiç kullanmayanlar varmış gibi göstermek sanırım mübalağadan öte bir amaç içermemektedir.

insaniyetli olmak demek, önce zarif olmak demektir.

9 Ocak 2010 Cumartesi

uçmak nasip olmadan süründü

hayatım erkeklerin hodbinlikleri arasında biteviye koşmakla geçiyordu. ve ben kendi içimde dünyanın saçmalığıyla intihar arasındaki ilişkiyi ve ilişkisizliği mütemadiyen sorguluyor bu konudaki ana öğelere tandansımı anlamaya çabalıyordum. tam bir anlamak değil bu, emeklemek. ufak ve istikrarlı adım atmayı öğrenmeliydim ve bu da emeklemeyi şart koşuyordu. pekiyi ya sonrası?

işte bu saçmalığı yaratan hayatının/yaşamının sona ermesiydi. nasıl olsa ölmüyor muyduk? bu matematikte sonucumuz belli değil miydi? öyleyse bu sonuca varana kadar yaşananlar absürdlükler silsilesi değildi de neydi? çok mu manalıydı?

hayır.

yalın ve bir o kadar da yoğundu.

mahrem-i esrar idi.

şimdi ne mahremi ne de esarı kaldı. geride bitap düşmüş bir ruh ve bu ruhun ağırbaşlılığının altındaki yüke boyun eğmekten ve hem bu yüke mütehakkim hem de onu red eden telaşlı vaziyette bir beden ve ruh arasındaki bu faciaya kayıtsız duygular kalmıştı. her şeyiyle biçarece gülümsüyordu gene de. ne yapacağını bilmediğini ötekilere alenen gösteriyordu. bağırıyordu hatta. bütün bunlar elverirdi.

ama bilirsiniz ki "sessizlikte insan belki aradığını duyar ama her kulak işitmez." demişti ortaçgil.

ben hepinizi seviyorum. bazılarınız duymuyor, buna seviniyorum. bazılarınız duyuyor kıyıda bucakta olanları, sanırım sizden çekiniyorum. ve çok bağlanıyorum size, sizi sevmesem de. aramızda o kadar uzun bir yol var ki, siz bu yolu nasıl aşıp da nefesinizi yanağımda hissettiriyorsunuz anlayamadığımdan sizden korkuyorum.

sizin nefesiniz kırmızı. eh damarımızda akan da öyle, bu ne kutsî bir büyü.

nabızlarımızın munis kardeşi olan zamanı öldürebilirsen, buna gücün yetebilecekse eğer yabancı, o ân gelmene gerek kalmayacak. aslında seni görmediğimde bile seninle konuşuyordum ben.

take a look to the sky just before you die

"ne duruyorsun be

at kendini denize

geride bekleyenin varmış

aldırma"

orhan veli

7 Ocak 2010 Perşembe

yağmur güncesi

i'm not calling you a liar,
just don't lie to me.
i'm not calling you a thief,
just don't steal from me,
i'm not calling you a ghost,
just stop haunting me,
and i love you so much,
im gonna let you,
kill me!


evet sevgilim, dediklerini duydun.

..bu kalabalığın karşısında kendime yeniden çeki düzen vermeğe çalışmamı zaruri görün.

3 Ocak 2010 Pazar

"Fikirlerimiz, onlari tasiyacak kudrette oldugumuz nisbette bizimdirler."

TANPINAR, Ahmet Hamdi

hangi zamanı saydıkları bilinmeyen bir yığın saat tıkırtısı içinde

birdenbire aklı evlendiği seneye, biricik aşkına, her ömürde bir kere açan o bahara gitti.

...


şüphesiz, bu genç kızların hepsi birçok defalar bu aynaya bakmışlar, orada, bu durgun ve katı aydınlıkta, çıplak veya giyinmiş hayallerde gülümseyerek saçlarını düzeltmişler, yüzlerine pudra sürmüşler, korselerini bağlamaya veya küçük çıtçıtların üzerine narin parmaklarını incite incite, elbiselerini iliklemeye çalışmışlardı. kadınların giyinip süslendikten sonra, çıkmadan evvel, aynalara son bir defa bakmaları kadar X Beyi eğlendiren ve düşündüren şey yoktu.