10 Şubat 2011 Perşembe

gizli savaşlar

"...belki de bunu psikanalitik etiğin bir düsturu, Lacan'ın ünlü "arzusundan vazgeçme" düsturunun bir öznelerarası ilavesi haline getirmeyi göze alabiliriz: ötekinin fantazi mekanını herhangi bir biçimde ihlal etmekten mümkün olduğunca kaçın, yani ötekinin "tikel mutlağı"na, kendi anlam evrenini mutlak bir biçimde kendine özgü bir yoldan düzenleyişine mümkün olduğunca saygı göster. böyle bir etik ne imgeseldir (mesele komşumuzu kendimizmiş gibi, bize benzediği sürece, yani onda kendimize dair bir imge gördüğümüz sürece sevme meselesi değildir) ne de simgesel (mesele, ötekine, simgesel özdeşleşmesinin, bizimle aynı simgesel cemaate ait olmasının -biz bu cemaati mümkün olan en geniş anlamda tasarlarsak ve "bir insan olarak" ona duyduğumuz saygıyı korusak bile- ona verdiğimiz haysiyetten dolayı saygı gösterme meselesi de değildir). ötekine bir "kişi" olma haysiyetini veren herhangi bir evrensel-simgesel özellik değil, tam da onun "mutlak biçimde tikel" olan yanı, fantazisi, asla paylaşamayacağımızdan emin olduğumuz parçasıdır. Kant'ın terimleriyle söylersek: ötekine her birimizin içinde bulunan evrensel bir yasadan dolayı değil, nihai "patolojik" çekirdeğinden dolayı, her birimizin "dünyamızı" mutlak ölçüde tikel bir biçimde örgütlememizden dolayı saygı gösteririz.

iyi ama psikanaliz işleminin amacı, tam da analiz edilen kişinin temel fantazisinin temellerini sarsmak, yani öznenin (simgesel) gerçekliğinin son dayanağı konumundaki temel fantazisine karşı bir tür mesafe kazanmasını sağlayan "özel mahrumiyeti" yaratmak değil midir? o halde psikanaliz işleminin kendisi, incelikli, o halde çok daha acımasız bir aşağılama yöntemi, öznenin ayaklarının altındaki zemini çekme, onu bütün keyfinin onlar etrafında kristalize olduğu o "ilahi ayrıntılar"ın nihai hükümsüzlüğünü görmeye zorlama yöntemi değil midir? simgesel düzendeki bir kusuru, bir tutarsızlığı maskeleyen bir "yalancıktan inanma" olarak fantazi, her zaman tikeldir - tikelliği mutlaktır, "dolayıma" direnir, daha büyük, evrensel, simgesel bir mecranın parçası haline getirilemez. bu nedenle ötekinin fantazisinin haysiyetini, ancak kendimizinkine karşı belli bir mesafe takınarak, fantazinin nihai olumsallığını yaşantılayarak, onu herkesin kendine özgü bir tarzda kendi arzusunun çıkmazını gizleme biçimi olarak kavrayarak anlayabiliriz."

metis yayınları

Slavoj zizek

Yamuk Bakmak

9/biçimsel demokrasi ve iç huzursuzlukları

bir fantazi etiğine doğru

fantazi mekanının ihlallleri

s.209-210

Hiç yorum yok: