16 Ekim 2009 Cuma

i wanted to be wrong.


parmakları bira kokuyor diye kimseyi sevmemezlik etmemiştin, sigara koksa bile aynı şey bu. sahi sen de yapardın ki bu gibi işleri.


sonra neden bilmem -zaten dünyanın en zor sorusu bu 'neden'-


bana o şarkıyı dinlettirdin. hiç bir şey diyesim kalmadı.


yüzüne dahi bakmadan sarıldım sana. o vedaydı işte. farkedemedin.



şimdi herkes beni arıyor o toplantıdan sonra.


sen, sen eski eşim;


o, o bana aşık eski bir dost;


fakülteden modern ilişki dostluklarının naftalinli insanları..


hatırlıyor musun korkuyordun. boşanana kadar ilişkiye girememiştik de boşanma davasının sonuçlanacağı hafta iyi olmuştun. yine de boşanmıştık. zaten de boşanmalıydık.


sonra dedim ya ilknur.. o sana dosttu, bana da aşık. kalemlerim hep bir başkasının kalem kutusundan çıkıyordu ya benim, ne paketleyici arkadaşlarımız varmış. ilknur da öyleydi. bir gece paketledik beni, aya gönderdik.


sahi saklıyor muydun bildiğini?


hiç bilemedim. hiç bilemez ki insan bu gibi şeyleri.


en kötüsü de kelimeleri fazla fazla sarfediyoruz. tükürür gibi. filmlerde de görüyorum bunu. sevmiyorum çok konuşkan bedenleri.


ne kadar aksi yöne kuvvet uyguluyoruz. bir gün, sadece bir gün ben de o sahneyi yaşarım umuyorum.



...ve bunu ne kadar yürekten dilesem azdır.




öyle cümleler kurulmuş ki; şu yaşımda tek kıskandığım o cümlelerin sahipleri. onları ben yazmalıydım. onları yazan ben olmalıydım.



-this one goes out to the one i love..d

Hiç yorum yok: