26 Temmuz 2009 Pazar

Tek başınalığınız fazlasıyla ciddiyet yüklü.. İroni sizi bu ikili halden kurtarıp, kendinizle bağlantınızı güçlendirebilir.




selamlar tekrardan. biliyorum günlük uzun süre geçti aradan; ama kendimde sana yazacak takat bulamadım nedense. insanlar beni izledikçe kendimi kaybediyorum ve o sünepe zekamla yazdığım yazıları tekrar tekrar okuyup ne kadar mükemmel olduğunu düşünüyorum. sadece internet bağlantım gitti, şaka yaptım.ne yazacağımı ve yazıya nereden başlayacağımı bilemiyorum. kilitlenmiş durumdayım. aklıma geliyor bu sefer erkeklerin hilkat garibesi olduğu gerçeğinden yazayım diyorum dakika geçmeden bugün 5 dakika önce tanıştığım adamın 5 dakika sonra bndiğimiz minübüs paramı ödemesinden bahsedeyimden çıkıyorum. ama olmaz ki canım, erkekler bu kadar şaibeli değillerdir ki. eğer dayılarıma çektiysem çapkın olduğum su götürmez; ama eğer yengelerime çektiysem de bi' dakika yaa insan yengesine neden çeker ki. yok öyle bi'şey, yersen.
sanırım 2 saat önce girdiğim duştan halen saçlarımı taramamış olarak mimlendim. şu an parmaklarımı tarak yaparak saçlarımın arasından geçirip dökülenleri masamın üstündeki yediğim kellogs vişne bar ambalajının üstüne bırakıyorum. allah'ım yumuşakçalar benim saçıomdan daha yumuşak olamazlar! valla kendi kendimin sevgilisi olduğum şu günlerde kendimi daha da bir sevmeye daha da bir dinlemeye ve daha da bir tapmaya başladım afedersin. yok böyle bir kendini beğenmişlik, böyle bir küçük dağları ben yarattım diğerleri de miras kaldı havaları filan of diyorum.


bugün duştan sonra anladım ki amerikadan stokladığım rollon'um bitti bitecek. sürekli konunun dışına taşma isteği bende kelebek etkisi gibi bişi oldu şu sıra. yapıştı. pazartesi izmir'den bi' arkadaşımın doğum günü ve o gün postalayacağım kartım ertesi gün eline ulaşacak muhtemelen. sağlık olsun. bu yollayacağım ilk doğum günü kartı ve ilk postalayacağım kart olarak meraklıyız ailecek.

dün teyzem ve kuzenim geldiler. zülfü livaneli konseri 55 tl imiş, zaten geçen gün sezen aksu konserine de 80 lira bayılmış bizim teyzekızı. ama gel gör ki haber veren yok. ee insanın fingirdeği olunca kuzen hangi götüme girsin edası takınılıyor. ama zülfüye gidicem bağırıcam "döştee bıçak yarasındaaaaan caaanım, güneş topla beniiim içiiin dın dın".


yo yo "nefesim nefesine" ye ihanet etmem, o başka.


cumartesi ehliyet için direksiyon sınavına girdim mi, girdim. gayet dikkatli, bol sinyalli bir sınav verdim. piç direksiyon hocamın tarafında da debriyaj ve fren var ya, hay bunu düşünenin ben kafasına afedersin. allahım bırakmıyor debriyajı arabayı kaldırayım. ben ayağımı çekiyorum yavaş yavaş debriyaj gelmiyor, takıldı mı netti diye düşünürkene jeton işte, dedim: "hocam debriyajı bıraksanız araba gitse." "%;o0o/)^!" bi'şey diyemedi. ayağını çekti paşa paşa ben de kaldırdım arabayı. napayım ya. arkada da değerlendirenler(!). ne değerlendirmeydi amma. ben arabayı sürüyorum adamlar bodrumdan, havanın sıcaklığından bahsediyorlar. neyse neyse, verdik sınavı. ehliyeti de kaptım mı araba almak için para'dan başka sorunum kalmıyor herkes gibi. çok düşündüm şu amerikancık filmlerindeki gibi liseye külüstür bir mercedes ile gitmeyi, nitekim lise geldi geçti, aha üni. de bitti bitiyor bende tık nık. şu yukarıda lastikleri patlamış çoo..(burada çokça 'o' var)..k eski bir mercedes var, o kadar eski ki neredeyse yere yapışmış bir halde. hem de yeşil ya! çok hoşuma gitti. berberin yanında duruyor. acaba gidip sorsam mı sahibi nerde diye. ama berber işte. neyse. sınavın olduğu yerden levente gitmek için uzunca bir mesafe yürüyüp minübüse binmek gerekiyormuş. e ben paranoyak olduğum için bulabildiğim esnafa sormayı tercih etmek değil kendimi zorunlu hissediyorum. neyse ki orada da bir tane var o da halı sahanın kiralandığı vs işlerinin yapıldığı ter ve ayak kokularıyla dolu olan girişe sahip büyük ama kocaman sayılmayan büfevari bir yer. yaklaştım, girmeyi aklıma koymuşum ya direksiyon dersinde karşılaştığım biri çıktı. gülümsedi, ona sordum sen biliyor musun nasıl giderim levente diye, biliyorum birlikte gidelim dedi. yürüdük, okuyup okumadığımı sordu, mesleğimi, yaşımı filan. zannedersin ertesi gün ilişkiye başlayacak. neyse kibarlık tutmuştu dün bende, çiğdem biliyor. hiç hırlamadım, güzelce cevapladım. minübüsü durdurdu, bindik cüzdanımdan parayı çıkardım, ama elimde kaldı koy onu yerine diye beni durdurdu. benimkini de verdi. valla verdi, billa verdi ya. şaşırdım, çocuğu sanırım 2. görüşümdü. ki alaman usulünü savunanlardan biri olarak bu hareketi acaip hoşuma gitti lan. öyle böyle değil, bir de boyu biraz uzunca olsa falan fıstık kıl tüy yün. minübüsten indik, tanışmaya memnun olmalar faslı geçti;


-zamanın varsa şurda iki çay içelim. dediği an bende attı sigortalar şekerim.


ne lan minübüs paramı ödedi diye vereceğimi filan mı düşündü nedir, anlamadım ki. basit zekalara bayılıyorum ya, oynatırdım ben onu da dedim güzel çocuksun, hırpalamayayım. yok teşekkürler, işlerim var bugün filan, geçtim gittim.


valla vereceğimi düşündü, billa düşündü. ben de az değilim hemen yapıştırdım cevabı;

-sana vereceğime çalı çırpıya sürterim. dedim

demedim, deseydim o da bana pekâla

-dükkat et, türkiye çöl olmasın. diyebilirdi. ona bu kozu vermedim. gerçi bunu söyleyebileceğinden de emin değilim ya, zeka bendeki işte. ben olsaydım derdim. ha diyemez o, şöyle bir seks geçmişini yoklar filan, kalırdı öylece ballı böcek. kıyamadım.


2 yorum:

yokamania dedi ki...

2 bardak çay 4 lira ,dolmus ucreti 5 lira , bir de donus parası var o da 5 lira , Coquettish ile beraber olmak paha biçilemez.

Bu arada bu sıcakta ne cayı ya buyuk bır strateji hatası yapmıs cocuk. Allah yolunu acık etsın...

Deniz dedi ki...

aman alt tarafı bi dolmuş parası işte ama etkilendim öyle böyle değil. nitekim tanıdığım erkekler evrensel öküz olunca böyle inceliklere kanar gibi oluyorum da haklısın yoka, ben çayı kahvaltıda bile içmem, o derece sevmem. ama gazoz demesinden iyidir be!
açmaya yeltenir filan, daha hamle yapmadan çarparım tokadı, desem de inanma, demem.

etsin evet. apaçık olsun böyle benden ırak.