16 Temmuz 2009 Perşembe

look at the hate we're breeding, look at the fear we're feeding..



sadece yerimde soluma doğru masadan kıvrılmış bacak bacak üstüne atarak oturmuş dünya ile ilgili düşünceler kuruyorum. basitliğimin dibine vurmuş bir anımdayım zaten. ne stajımı yapacağım bu yaz ne de ruhumu bedenimden ayıracak yaz aşkı bulabileceğim bir tatil yakalar beni şu ara..

dünya dediysek bazen ruhani şeyler de geçmiyor değil aklımdan. evet manevi. şimdi oturup babamın nasıl bir köpek olduğunu, onun babasının da nasıl bir köpek olduğunu, oğlunun da nasıl bir köpek olacağını düşünüp o güzel sefa halinin pezevenklik durumunu bozmayayım diyorum. ama yok. dürtülüyorum. sıçayım baba bu yaşattığın hayata.

yalnız sefa pezevenkliği pek de hoş bir şey değil. ha bazen hayatımın anlamı oluyor ama an'lık zaman aralıklarında.

ay oldu elimi piyanoya doğru dürüst süremedim. çekiniyorum paslandım diye. ne zaman otursam elalemin istekleri rahat bırakmıyor ki. ya belki hazır değilim, belki çekiniyorum, belki ezberimde değil. neyse ki bir kaç ders verdiğim saat içinde yüzebiliyorum notaların içinde. tam gözümün önünde de yığınla kitap okunmayı bekliyor.

yılın en yalnız zamanlarını yaşıyorum. ki yaz ayları benim için yılın en yalnız aylarıdır. annem babam öğretmen değiller ki yazlığımız ola da 3 ay tasasız kendimizi gömelim. canım dediğim yer de bana cehennem oluyor haliyle, ah istanbul..

ben en çok erol'a aşık oldum. en çok ona ait hissettim kendimi. ondan sonradır ki anladım yaşıtlarım olan erkeklerden bana bir şey olmaz. bir bayan olarak akranı olan erkeklerden daha çok şey bilmek, daha ağır başlı olmak ne kadar zor!işte böyle olunca da sizden daha çok şey bilen ve sizi alt edebilen birine kolayca(!) kaptırıveriyorsunuz kendinizi. nitekim ben de öyle oldu. ama ona kendini kaptırmayan kıza ben kız demem! vardır onda bişi. başka bişi. üniversitede hocamdı, anlatınca o kadar büyürdü ki o benliği, beynime sığmaz kalbime taşardı. halen de etkisi üzerimden tam anlamıyla gitti diyemem.

ben onu kerim tekinin karbeyazıyla cici baba arasında ki tezat ama vazgeçilemeyen tat ile sevdim. çok sevdim be abi! ama hocamdı.. çokca göz göze gelirdik. öyle ustaydı ki asla renk vermez bu tür işlerde. insanı gıcık eden herşeyi bilen tavrı var ya, bir de tavırdan öte bilirdi be herşeyi! bir keresinde 21. yüzyıl ve yönetim dersinde:

-aşk diye bir şey yoktur. aşk baskın stratejidir. %50-%50 dir herşey. hoşlanırsın karşındakinin 1'ini alırsın, çoğalırsın ve sen %51 le taşarken o %49 olur. senin yükün arttıkça aşk ile o azalır. demişti.

herşeyiyle bağlanıyordum, en ufağından, dersteki belli belirsiz bir kaş hareketi bile beni büyülemeye yeterdi, kitaplarını tutuşu, o gün taktığı kravatı, tahtaya yazmak için elini havaya kaldırışı bile bambaşka gelirdi. ve onun gibisini de tanıyamayacağıma inanırdım. tanımadım da. öyle herşeyi bilen gözleri vardı ki benim de içimden geçen fena şeyleri anlar diye göz göze gelmemek için kitap karıştırır gibi yapardım, not alır gibi yapardım. tişörtümün veya elbisemin orasını burasını çekiştirir, saçımdaki tokayı alıp açar, tekrar toplar veya bırakırdım. özellikle çarşambaları giyimime dikkat ederdim. parfümümle yıkanır, makyaj için sadece kapatıcı tercih ederdim; çünkü anlamıştım kravatının mat renklerinden. makyaj sevmez, yapanın suratına pek bakmazdı.

bariz kızlara düşkündü.ama ben de ona düşkündüm. en ufak kelimesini bile beynime kazırdım, saatlerce düşünürdüm. onu etkilemek için konuyla alakalı karıştırmadığım kitap sayılı kalırdı. nitekim etkilerdim de.. hele bir de benim bu hissiyatım üzerine her doğru cevabı almak için en son bana gelip.. iyice kaptırdım, geldiği falan yok sadece sorması.. da cabasıydı benim can çekişmelerime. allah'ım nefessiz kalıyordum o her omzuma dokunuşunda. bir de gözlerimin içine içine bakardı ki, o an yanımdan gitmesi için dua ederdim.

"çabuk git, allahım ne olursun çabuk gitsin, bakmasın, aklıma sıçayım adam alt tarafı göz temasıyla bana önemini hissettirmek istiyor ne bu ucube halin kızım! gitsin yoksa ben gidicem, allahım bu koku muhteşem, gitmezse olmicak şeyler olucak!"

ve giderdi ben yine bin pişman.. "yine gelsin.. allahım gelsin, getir.." bir tek O'nu arzuladım hayatımda, bir tek O'nu. garip ama evet sadece oydu arzulanan erkek hayatımda! ve ben ondan sonra yaşamımdaki erkeklerde babam yerine o'ndan iz aradım. halen de ararım. benim yasak adem'im de sendin işte!

2 yorum:

yokamania dedi ki...

Kıskandım adamı yahu , acaba benı de boyle seven olodu mu uzaktan , bırazda yakından...

Deniz dedi ki...

olmuştur yoka.. ben yaşadığım için inanıyorum böyle sevmelere. hiç evlenmedi ve evlenmemiş bir adam. bir düşünüyorum da mutlaka o da içinde gönül işlerini hesaba döküyordur, belki o da senin gibi kendine sormuştur sevildim mi hiç öyle diye.. ama ben sevdim işte. ve bunu nasıl bilebilir!