19 Haziran 2009 Cuma

Arkadaşım bana mektup yollamış..




kimse annesinden nefret etmek istemez buna annesi tarafından itilmesi ve sebep çıkarılması durumu haricinde. çoğu kişi için geçerlidir bu durum bir annelerle sınırlamamak lazım. eğer biri sizin ondan nefret emesini istiyorsa inanın önünde hiç bir duygusal bağ, çıkar münasebeti dayanamaz. en büyük çıkar ilişkileri bile önünde eğilir ve yoluna ağına takılan başka balıklarla devam eder. peki ebeveynlerden nefret etmek neye dayanır? bu sorunun cevabını annemin bir çok hareketinden anlayabiliyorum. bazen kendime çok kızıyorum bu kadar duygusal anlamda gözlemlerimin beni yanıltmadığına. hem de çok kızıyorum. kafama sıçasım geliyor sıçamıyorum. kendim yerine ezikliğimi başka kimselere onaylatıp, kendime güldürüyorum. sadistlik de var kahretsin. ama bundan haz aldığım için değil, kendim olamadığım için kaynaklanıyor.sanırım yenilmeye odaklandım. öyle böyle değil. içimden şey geçti, hani derler ya başına seni sınayacak çok büyük bir olay gelse o zaman akıllanan insanlar gibi ben de hayatımın anlamına varabilir miydim acaba diye. ama varamam ben ahbab. varamadım. örneğin senede milyarlar tutan okul bursumu notlarımın düşüklüğünden kaybedecek duruma geldim yine de bana mısın demedim. diyemiyorum. çok sağlam bir şeyler beni bağlıyor. elimde değil de demek istemiyorum, ama şu kuantum düşünce gücüne de inanmıyorum. her bağlamda dilemmayım anlayacağın azizim.belki bu durumumun sonu kendime zarar vermeye kadar gidecek ama ona da inanmıyorum. kendi kendime nasıl zarar verebilirim epilasyona bile dayanamıyorken.evet azizim polikistik over sendromum var benim. hem de azımsanamayacak kadar belirgin ölçüde. benliğimin kilit noktası oldu bu hastalık. bu illet yüzünden ben kendimden vazgeçtim.bunun ne demek olduğunu sana anlatamayacağım. ama anlamana yardımcı olduğum gibi buna devam edebilirim. en basitinden hormonların eksik-fazla salgılanmasından dolayı yüzümde sakalvâri kıllara sahibim.lise 1de çoğu arkadaşım buna aldırış etmiyordu. çünkü o zamanlar şimdiki gibi beslenmiş ve çok değildi. sarartıcı kullanıyordum, geçiyordu etkisi insanlar üstünde bu denli kuvvetli değildi.yani tanışma esnasında insanların yüzüne bakarsın ya işte o zaman benim yüzüme şimdiki gibi tiksinerek bakmıyorlardı dostum.şimdi ise onların o surat ifadesini görmemek için kimseyle tanışmak-buluşmak istemiyorum aziz dostum. istemiyorum işte. şu an bile aklıma geldikçe gözlerindeki o ifade kendimden tiksinesim geliyor. öldürülebilirim her an kendim tarafımdan.amına koyduğumun dünyasında neden kelek erkekler kadar şanslı olamıyorum ve neden onlar benim kadar şanslı olamıyor. yüce allah onlara da verseydi ya bendeki kıl köklerinden. acıtıyor canımı azizim. canım acıyor.bunları yazmama sebep olan nedense hayatımda ilk defa dinlediğim bir şarkı ve annemin az önce yine o midemi bulandıran baskın tavrıyla bana çıkışması.benim annem evladına (yani bana) allahtan tek dileğinin ondan uzak belamı vermesi olduğunu yüzüme pökürerek söylemesi. yakıyor beni bu azizim. kavruluyorum. seninde hiç kelimeler bu derece canını yakabildi mi bilmiyorum. en fazla aşk acısı çekip, aldatıldığın için ne kadar bahtsız olduğunu düşünüyorsundur. ya da kazanamadığın okul için ağlamışsındır. ama bilmelisin dostum hayatta daha bambaşka dertlere sahip insanların da olduğunu. hastalık denen illet beter. çoğu zaman şükrettiriyor halime sakat, kanser olmadığım için lakin kız olarak yüzümdeki sakalların ömrüm boyunca benimle kalacağını bilmek de bir o kadar migrenimin tutmasına sebep.bir de kilo yapıyor. şu an 44 bedenim. lisedeyken 34'tüm. o zaman dediğim gibi bu kadar ilerlememişti. ve bu kadar kendime güvenimi yitirmeme sebep değildi. dünyayı değiştirebileceğime inandığım kadar küçük olan yaşlarımda çok da benim önüme engel teşkil etmiyordu bu.hoş bir kız olduğumu biliyorum. gözlerim çok güzeldir benim. tartışmasız. sonra dudaklarım da çekicidir. dişlerim komik ama sevimlidir çok. saçlarım hafiften lüle ve kahverengi olmasına rağmen çoğu zaman aralarında sarılar parlar. burnum da biraz büyüktür. ama cyrano kadar olmadığına yine şükür.bacaklarımın da hoş olduğunu lisede bir arkadaşımın gözlemine borçluyum. gerçi dudaklarımı da ilk o keşfetmişti. bunlar ne kadar doğru olsa da ben kendimden vazgeçtim. çok acıyor dostum. elektrikli epilasyon çok acıtıyor. bilinçaltıma bu acının yerleşmesi de cabası be dostum. her elini kaldıranın bana vurup o acıyı tekrar hissedeceğime neden olacakmış gibi irkiliyorum. diyorsundur, demez misin.. bir acı insanı nasıl bu kadar hayatına egemen olabilir bir insanın. oluyor dostum işte. artık annem gibi düşünmeye başladım ben de. allahın bana reva gördüğü budur, isyan edemezsin. beni bununla terbiye ediyordur. gerçekten buna inanmaya başladım. benim cezam da budur. çok, çok neşeliydim. söndüm azizim biliyorsun. sen benim içimi bildiğini sanıyorsun değil mi? peki biliyormuş musun canım dostum? ah be azizim, bende daha neler vücûd buluyor, ne hisler..
devamını yazmayacağım. çünkü dayanamıyorum onun bu kadar içlenmesine bu durumu. arkadaşımdan mektup aldım. yüz yüze konuşamayacağı şeyleri varmış.. meğersem bunlarmış. bir başkasına ait dertlere gözümden yaşlar döktüm; ama her zerresini hakeden biri için. kendisine iyi baksın arkadaşım.nasıl ki onunla tanıştığımda yüzümde o ifade yoktuysa bundan sonra da olmayacağını bilişiyoruz.

Hiç yorum yok: