10 Şubat 2012 Cuma

nevizade sokağı’ndayız, yol boyu meyhane..*

şimdi sizi bi kızla tanıştıracağım tüm bluzleri Medium olan.

söylemesi çok güzel kelimeler var. earl grey. gokhan'ın hazırladığı cdlerin içinde Mary and Max diye bi film vardı, aylarca izlemeyi reddettim saçma sapan bişiydir, aşktır, meşktik izlenilmez diye. neyse izledim işte. adı earl grey olan bi adam vardı. filmi öyle sevdim ki daha kimseye önermedim.

gökhan ismini gokhan olarak yazmayı da çok tercih ediyorum bu aralar. ama ösüz telaffuz etmek biraz zor. damak yapısı sanırım. bi de hunharca kelimesi var, neden ona da hisler besliyorum.

bence çirkin kızlar sadelikle kol kola olmalılar. taktıkları o koca koca boncuklu kolyeler/bilezikler, o parıltılı küpeler, efendime söyleyeyim o dudağından bal damlayacak gibi duran ışıltılı rujlar filan sizi daha güzel yapmıyor. lütfen, gerçeğini benimsemek öyle kolay ki. nerden bulursunuz o iğrenç şıkırtıları, anlamam öyle zor ki. yine de açtırdınız kutuyu söyleteceksiniz kötüyü: ben de turkuvaz taşını çok seviyorum. unutmazsam bir çift küpemin ve bir adet bilekliğimin fotoğrafını çekip bir zamanda sergilemeyi dilerim.

ben efendime söyleyeyim sağır sultaanım sen anla.

bazı sabahlar çok deli kızın çeyizi gibi.

birinizin Hakkımda kısmında inler itim dinler götüm yazıyodu. ananemle ben beğendik seni.

mesela evde bir ayağı daha kısa bir eşya var sağına soluna yatan, hemmen topal ayşe diye kızıyorum ona. insanlarla aram yok, anlayacağınız eşyalarla da.

azalarak biter mi insanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum diyen tip? ben mesela hayvanları çok seviyorum ama insanları tanımıyorum. patronumun evinde Gigi, Bonish ve Brigitte var. adlara göre tahmin edersiniz shih tzu olanı, american cocker olanları(!). ben çoğu zaman kendimi tanımıyorum da. toplumun ahlakına göre ters köşeye yatma meyilimden değil, kendimi irdelediğimde hep başlangıçta takıldığımdan.

her ne ise işte, her ne ise.

parlayan anlatımlarım yok, bu insanlar bot mu?

hani şu elleri hep soğuk olan kadınlar var ya, hah işte ben de onlardanım. ısıtmak için onları bacak arama sıkıştırıyorum, hiç farketmiyo yanımda/karşımda kimin oturduğu. acaba dedim bu sabah da metroda öyle ellerim bacak aramda oturduğum için mi yoksa bakılacak yüzüm olduğu için mi bakıyordunuz bana? belki biriniz cevap verirsiniz; ama yüzümü görmediniz.


oturdum ve yazmak istedim, olmadı üzgünüm Cenk. ben yazmak istedim ama kelimeler? ,dedim. ya kelimeler hani? ,dedim. uykudalar canım efendim, uykudalar.

"az önce bir masal bitti, kimse bilmiyor... öpücük balığı bir iskelede, güneş altında çırpınıyor. ilknur'un gözlerinin işi var,benim yüreğim çoktan kovulmayı hak etmiş, boşta gezer... uzaklarda küçük bir çocuk, uyuklamış ninesini sarsıp ''bana masal anlat.'' diye ağlıyor... diyelim ki öyküsünü yazdım, beş para etmiyor."

*azalarak bitiremem atilla atalay sevgimi. çoğalarak soğudum ben hep ki.

3 yorum:

göknur dedi ki...

bir şey olmuş, bir renk gelmiş, başka bir şey eda..
bayıldım bu haline:))

Adsız dedi ki...

yaslaniyorum, demek farkettin. ama bazen depresyonda iken yemek yedigimde kendime guceniyordum, depresyondasin lan ne yemegi, dusunmekten kafayi yemen gerekmiyo mu? canim bildigin sarmalar, tatlilar filan yiyebildigimden depresyonum utandi. simdi pandomimi ilerletmek istiyorum, ne alaka di mi, hos her sey cok manidar.

göknur dedi ki...

bazen yaptın sanırsın ya bi şeyi sonra bakarsın yapmamışsındır! beynimiz nasıl bünye, tamamen kandırabiliyor bizi:) buraya bayağı bir yorum yaptım sanıyodum hatta 'yaşlılık güzeldir bu olgunluğuyla gelirse' gibi dümdüz içi boş cümlelrde vardı, yaptığımı sandığım yorumda:)