30 Eylül 2009 Çarşamba

ben bu gün gözden geçirdim de her zaman vakit ayırıp okuduğum yazıları; anladım ki o kadar da mühim şeyler değilmiş hayatımda. o kadar da okumam gereken mevzularda hayati yorumlar yokmuş o yazılarda. sadece olayın içinde olduğunda insana çok daha cafcaflı gelir ya, önemsenecek gelir de abartırsın kendini adamak gibi bir eyleme başlarsın, işte oymuş benim okuma aşkım. daha dakika geçmeden okumaktan vazgeçip yazma isteği duydum küçüğüm bunları. ben mi sıkılma noktamı kısalttım acaba ya da ukalalık mı ediyorum bilemiyorum. kendi yazılarıma baktığımda da bunları hissettim. zaten ben bir yabancı olsam bu blogu izlemez ve yazılanları okumazdım bile. evet bunu itiraf edecek kadar büyüdüm. ya da halen ukalalık peşindeyim ve hissettiğim boşvermişliğe karşı koyacak kudretli bir ahmet hamdi tanpınar edası bulamadım. evet türkiye deki herkes yazar oldu bloglarımız sayesinde. ya bizdeki bilinç nereye uçtu küçüğüm? cevap almak değil niyetim sadece kendini sorgulamaya yardımcı olmak.



iyiki üç telemi verip sienbisi dergisindeki sauntırak hediyeli sayısını almışım. ayrıca benim yine sienbisi bardak altlığım da var ve iyiki o sayıyı da almışım. bu arada ben abone değil miydim ki?

her neyse küçük şimdi huzurundan ayrılıyorum, bir daha ki sefere dudaklarımı dudaklarına bağışlayacağım çekinmeden, istiyorum seni. bunun gücünü hissedebiliyorsun, çekiyorum seni.


çok sonradan: kendimi niçin sorgulayınca sıkıntıya düşüyorum? beyin kıvrımlarım çok dar ve hissiz, ne yaparsam bana haz veremeyecek kadar bitap düşmüşler sanki. zamanında o kadar bitkin düşürmüşler ki kendilerini kendileri olmaktan asiliğe sahip çıkmışlar. ben de ben olmaktan bu yüzden sıkıldım ve artık hiç tatmadığım bir duyguyu yemek istiyorum her yerime bulaştırarak. evet o aşk. o mantık fukaralığına ben de düşmek istiyorum. ama niçin bu kadar eksik hissediyorum küçüğüm?

Hiç yorum yok: